Dilekçe No. 451-00002 – Türkiye’nin Kıbrıs’taki Rolünün Çarpıtılması
- info6432660
- 19 Eyl
- 3 dakikada okunur
Kanada Türk Dernekleri Federasyonu (KTDF) adına, 28 Mayıs 2025 tarihinde Kanada Avam Kamarası’na sunulan 451-00002 sayılı dilekçeye ilişkin derin kaygılarımızı iletmek için yazıyoruz. Bu dilekçe, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’taki rolünü “yasadışı ve acımasız bir işgal” olarak nitelendirerek varlığının kınanmasını talep etmekte ve adadaki tarihsel, hukuki ve siyasi gerçekleri ciddi şekilde çarpıtmaktadır.Türk kökenli Kanadalıları temsil eden ulusal bir kuruluş olarak, böylesine önyargılı ve tek taraflı bir anlatının kamuoyunda yayılmasından kaygı duyuyoruz. Bu mektubu, gerçekleri açıklığa kavuşturmak ve Kanada Dışişleri Bakanlığı’nı ilkeli, tarihsel olarak bilgili ve diplomatik açıdan dengeli bir tutum sergilemeye çağırmak için sunuyoruz.
1. Türkiye’nin 1974 Müdahalesi: Hukuki, Gerekli ve Meşru
Türkiye Cumhuriyeti’nin 20 Temmuz 1974’teki müdahalesi, Yunan askeri cuntası tarafından gerçekleştirilen ve adayı Yunanistan’a bağlamayı (enosis) amaçlayan şiddetli darbeye doğrudan bir yanıt olmuştur. Bu darbe, 1960 anayasal düzeninin açık bir ihlaliydi.
1960 tarihli Garanti Antlaşması uyarınca Türkiye, Birleşik Krallık ve Yunanistan ile birlikte Kıbrıs’ın bağımsızlığı veya anayasal bütünlüğü tehlikeye düştüğünde tek taraflı hareket etme yetkisine sahiptir. Antlaşmanın IV. Maddesi, garantörlerin ortak hareket edememesi halinde bu tür bir müdahaleye açıkça izin vermektedir.
Adanın ilhakı tehlikesi ve Türklerin topluca hedef alınması karşısında Türkiye tek taraflı müdahalede bulunmuş; amacı işgal değil, barışı sağlamak, etnik temizliği önlemek ve anayasal düzeni yeniden tesis etmek olmuştur. Bu eylem ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından kınanmış ne de bağlayıcı herhangi bir uluslararası kararda “işgal” veya “istila” olarak tanımlanmıştır.
Gerçekler:
BM Güvenlik Konseyi 353 (1974) sayılı kararı ateşkes ve müzakereleri çağırmıştır.
359 ve 364 (1974) sayılı kararlar barış gücü ve insani yardımlara ilişkindir.
Hiçbir kararda Türkiye’nin eylemleri yasa dışı olarak nitelendirilmemiştir.
2. Türklerin Sistematik Şiddetten Korunması
1963–1974 yılları arasında Kıbrıslı Türkler, Rum liderliği tarafından zorla göç ettirmeler, pogromlar ve sistematik ayrımcılığa maruz kalmıştır. 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nin çöküşü, Rum tarafının tek taraflı güç gaspı ile başlamış ve Türklerin kuşatma altındaki gettolarda yaşamasına neden olmuştur.
1974’teki Yunan destekli darbe, Türk direnişini ezmeyi ve enosis’i dayatmayı amaçlıyordu. Türkiye’nin müdahalesi kan dökülmesini durdurmuş, bölgeyi istikrara kavuşturmuş ve bugüne dek süren barış ortamını tesis etmiştir. Türk askerinin adadaki varlığı saldırı değil, caydırıcı bir güç olmuş ve yeni vahşetlerin önüne geçmiştir.
3. “İşgal” ve “Yerleşimciler” İddiaları
Türkiye’nin eylemlerini “işgal” olarak nitelendiren iddiaları kesin bir şekilde reddediyoruz.
Hiçbir uluslararası mahkeme, Türkiye’nin 1974 müdahalesini veya adadaki varlığını uluslararası hukuk kapsamında işgal olarak tanımlamamıştır.
BM Genel Sekreteri’nin raporları, durumun karmaşıklığını kabul etmiş ve kınama değil, diyalog çağrısı yapmıştır.
“Yasadışı yerleşimciler” iddiası siyasi amaçlıdır, doğrulanmış demografik temelden yoksundur ve iki taraflı nüfus hareketlerini görmezden gelmektedir.
4. Türkiye: Barış ve İstikrarın Garantörü
Türkiye hiçbir zaman saldırgan olmamış, aksine barış görüşmelerini desteklemiştir.
2004 Annan Planı: Türkiye desteklemiş, Kıbrıslı Türkler büyük çoğunlukla kabul etmiştir.
2017 Crans-Montana görüşmeleri: Rum tarafının iktidarı paylaşmaya yanaşmaması nedeniyle başarısız olmuştur.
2025 itibarıyla BM öncülüğündeki Cenevre ve New York görüşmelerine destek vermektedir.
Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, egemen eşitliğe dayalı güven artırıcı öneriler getirmiş, iş birliği ve barış için samimi irade ortaya koymuştur.
5. Dilekçe 451-00002: Tehlikeli ve Yanıltıcı Bir Anlatı
Bu dilekçe:
On yıllardır süren başarısız federasyon müzakerelerini ve Rum tarafının reddetmeci tutumunu göz ardı ederek BM barış çabalarını baltalamaktadır.
Kanada’daki Rum ve Türk kökenli toplumları bölmeye hizmet eden tek taraflı bir tarih yazımı sunmaktadır.
Kanada’nın tarafsızlığını ve küresel barış misyonlarındaki itibarını zedelemektedir.
Kanada, uzun süredir UNFICYP’e katkıda bulunan bir ülke olarak, tarihi hassasiyetleri ve tarafsızlığın önemini çok iyi bilmektedir. Bu dilekçeye destek vermek, Kanada’nın güvenilir rolünü tehlikeye atacaktır.
6. Kanada Dışişleri Bakanlığı’ndan Talebimiz
Saygıyla talep ediyoruz:
451-00002 sayılı dilekçenin temelsiz ve diplomatik açıdan zararlı iddialarını reddetmenizi,
Kanada’nın tarafsızlığını ve dengeye olan bağlılığını kamuoyuna açıkça teyit etmenizi,
Her iki toplumla ve Türkiye Cumhuriyeti ile yapıcı angajmana girmenizi,
Egemen eşitlik, karşılıklı saygı ve tarihsel gerçeklere dayalı diyalog ve iş birliğini desteklemenizi.
7. Sonuç
Türkiye’nin 1974’ten bu yana Kıbrıs’taki varlığı, toplu şiddetin yeniden yaşanmasını önlemiş, barışı sağlamış ve yok edilmek istenen bir toplumun hayatta kalmasını temin etmiştir. Bu, saldırganlık değil, sorumlu uluslararası eylemin mirasıdır.
Kanada’yı, hukuki anlaşmalar, tarihsel gerçekler ve Kıbrıslı Türklerin acı deneyimlerini göz ardı eden revizyonist söylemler yerine, diplomasi, denge ve gerçeklerden yana olmaya çağırıyoruz.
